7 Aralık 2011 Çarşamba

Therese Alshammar och SvD:s Bragdguld... Therese'ya SvD Gavetesinin yılın sporcusu altın madalyası verildi...

Bu blog genelde tarih alanı değil. Tarihle bağıntılı olan konular sunuluyor burada.

Bugün spor öne çıkacak.

Therese Alshammar yılın sporcusu olarak altın madalya aldı. Bu konu beni iki açıdan çekti. Bu satırların yazar lisanslı atletizm yaptı. Erzurum Palandöken Spor Klubu lisanslı atleti olarak koştu.
1953 – 1955 yılları böyle coşkulu bir kulvarda yaşam deneyimi oldu onun da.

Çeken ikinci neden ise, İsveç’te uzun yıllardır, Therese Alshammar’ı gazetelerden izliyorum.
Müthiş bir yüzücü. Bunun için yaratılmış. Daha önce neden bu ödül verilmedi? Bilmiyorum!

İstanbul’da 1999, 50 m frisizm, 4x100 m frisizm gümüş kazanmış. 4x100 m frisizm (serbest) altın almış aynı yıl yine İstanbul’da.

Dünyanın her yerinde onu görebiliyoruz. Altın madalyalara doymamış. Gümüş aldığı zaman gözyaşları olmuş. Fakat yılmamış.

Bu yılın sporcusu madalyası belki de abartılacak şey değil kimileri için.

O kadar sayısız altın madalyası var ki! İstanbullu yüzücüler anımsayacaktır.

Bu altın madalya bir gazetenin, saygın bir gazetenin SvD, Svenska Dagbladet adlı gazetenin her yıl verdiği bir ödül. Juri bir saat süren tartışma sonrasında Therese uygun görülmüş.

Beride değindim, bana göre gecikmiş bir değerlendirmedir. Daha önceden de alabilirdi bu madalyayı.

Bu gecikme yüzme dalı olduğu için belki de! Bu ülkede daha çok kar ve kış sporları kitlesel ilgi çeker. Şimdi ne oldu?

Şu oldu! Çocuklar, biz de Therese olacağız, diyorlar.

Ben her zaman her olayın arka planına bakarım. Yükseklere çıkan kim? Arkasında olagelen hangi pozitif faktörler onu oraya hazırladı, diye sorarım.

Düşüşler de böyledir! Therese’nın (34 yaşında) arkaplanında kim, kimler var, diye bakalım! Hangimizin annesi, çocuk ve yetenek konusunda kafa yordu, bilmiyorum. Babalar unutulmasın!

Babalar da bu konuda mihenk taşına vurulabilir! Tanıdığım yetenekler arasında, anneleri ve babaları tarafından yetenekleriyle ihmal edilmiş çocuklar oldu.

Bu satırların yazarı şiir yazıyor ve atletizm yapıyordu. Babası her antreman sonrası gülerek ona şunu söyledi. "Napolyon ne dedi, üç defa para para para... Paradan haber ver oğlum!" O da o koşullarda haklı olabilirdi!

Anne Bibi Alshammar Blomberg, kendisi de yüzücü ve ortalama kariyeri var.

Therese olayında ilginç olan nedir? Anneler ve kızlar arasındaki olumsuz çekişme ünlüdür çokluk. Çok az anne ve kızı arasında uyumlu bir arkadaşlık gördüm.

Fakat burada çok olumlu bir durum var. Anne Bibi, kızı Therese’nın ön modeli olmuş. Bu bir saygı ve sevgi yansımasıdır. Çalıştırıcılar da var ve bu ülkenin sağladığı olanaklar da... Bunlar yadsınamaz.

Sonuç olarak şimdi ne oldu, diye sordum. İsabelle Nordlinder (10 yaşında) 600 çocuk adına konuşuyor “biz de Therese olacağız,” diyorlar.

Burada su ile oynayan üç dört yaşlarında Therese, bugün dünya markasıdır yüzmede, çocuklar için olumlu örnektir.

Babası konusunda bir şeye rastlamadım. Mutlaka bir babası da olmuştur. Yeni araştırmalar, "anne" diyorlar.

"Anne, karar veren o," diyen bilimsel açıklamalar var.

Çok güzel, içli ve derin tınıları olan bir ses tanıdım. O sesi işittiğimde aklım gidiyor. Annesi onu konservatuara götürmekten erindiği için, bu çocuk sesini eğitemedi. Oysa o ses opera sahnelerini titretebilirdi. Yitiren kim? İnsanlık!

Anlaşılan şu ki, anne Bibi gerçek bir annedir ve 30 yıl boyunca, kızı Therese'in yürüdüğü taşları döşemiştir.

Bu döşenen taşlar sabır, hoşgörü ve sevgi içerir.

Çocuğunun başarılarını gören ve bunu çocuğuna söyleyen, güzel sözleri esirgemeyen bir annedir o. İşte emeğinin karşılığı ortada. Çocukları insanlığa kazandırdıkları için yaşasın böyle anneler...

Sevgi içtenlik...

Tekin SonMez, 7 Aralık 9 2011, Stockholm

9 Mart 2011 Çarşamba

Anders Zorn och kvinnor. Zorn yaşamını bir üçgen içinde kuracaktır. Üç kadın... Anneanne, anne ve eş.

Anders Zorn, Şubat 1860’da yüz elli yıl önce Mora, İsveç'te doğdu.

Zorn yaşamını kadınlar üçgeni içinde kuracaktır. 1. Anneanne, Hass Karin (1806-1894) ile 2. annesi Grudd Anna (1838 -1920), 3. sevgili karısı Emma.

İlk ikisini sırası geldikçe tanıdık.

Emma Lamm (1860 – 1942) Kim? Zorn günlüğüne şunları yazmış; 'Jag hade blivit kär i en flicka.'

Tekstil firması sahibi Martin Oskar Lamm’ın (1824 – 1878) kızı, Emma Lammi Üç kardeşler. Herman ve Anna adlarında iki kardeşi var Emma’nın. Anna, bookförläggeren Hugo Geber (1853 – 1914), yayınevi sahibi ile evli.

Emma’ın kız kardeşinin oğlu Nils Geber’in bir portresi için, Zorn, Hugo Geber’in evine davet edilir (1881).

Zorn 21 yaşındadır. Yeni yeni tanınan portre ressamlığı ile isim yapmaktadır. Onun ışık ve renk konusunda bir dahi olduğu kulaktan kulağa işitilir.

Özellikle suluboya çalışmalarındaki inanılmaz ustalığı, ona, hem dahilik payesini verir hem de paralı burjuva çevrelerde, portre yaptırmak isteyenler ona yer açar. Emma, Hugo Geber’in baldızıdır. Hugo Geber’in İsveç’in ticaret yaşamındaki durumu, yayınevi sahipliği.

Zorn günlüğüne şunları yazmış; 'Jag hade blivit kar i en flicka.' Zorn ile bu portre resmi sırasında, Hugo Geber’in evinde Ocak 1881’de karşılaşırlar. Hemen o yıl Haziran ayında nişanlanırlar.

Emma, genç bir ressama, ekonomi ve sosyal hiyerarşi içinde Zorn'a, destek olacak tüm birikimlere sahiptir. Zengin ve entelektüel bir gelinle birlikte bir burjuva evliliği neyi gerektirirse o olur.

Anders Zorn, çok geçmeden İstanbul'a gelecektir. Neden izliyoruz onu? Şimdi bu biraz daha anlaşıldı, sanırım.
(Sürecek)

Sevgi, içtenlik...

Tekin SonMez, 9 Mart 2011, Stockholm


İlk resim: Skremd (1894) olja/yağlı boya, 100 x 75
İkinci resim: Emma Zorn (1894) olja/yağlı boya 128 x 87
Üçüncü resim:Femme au Jupon Rouge(1894)olja/yağlı boya 100 x 75

26 Şubat 2011 Cumartesi

Stockholm, metropoliten Başkent. Den samlade upplagan för svenska dagstidningar backade med 3,6 procent under 2010.

Stockholm salt bu değil! Bilim / kültür dünyası için gözde Nobel Ödülleri kenti. Kitaplar kenti...

Birkaç kilometrelik, dünyanın en uzun kitap sergisi buradadır.

Dünya ve nüfus oranlarına göre öteki kentler; en çok kitap, bu kentin yüreğinde zenit marka bir saat gibi ömür sayacını aşarak yaşar evet.

Stockholm bu kentin adı. Yüzde yüz okur yazar oranıyla dinamik bir toplum.

2011’de bu ülkenin, bir anlamda İskandinavya’nın sosyal/kültürel kalbi de Stockholm.

Konu, nirengi noktasını bu toplumsal yapı/taşlarından alıyorsa, gazeteler hem de bu kentte okur yitiriyorsa...

Bu konuya nasıl yaklaşabilirim?

Bir yaklaşım var bana göre! Durduğum, bulunduğum yer!

Dünyada olup bitenlere, ben buradan bakıyorum. Bakın ne oldu? Kısa sözde ne yok, ne var? İsveç’in en büyük iki gazetesi okur bulamaz duruma düştüler. Bu ne demektir?Kitap, gazete okuyan toplumsal yapıda eksen kayması mı oldu? Toplumsal yapı taşlarından olan bu konuya analitik pertavsızla bakabilir miyiz? Toplumdaki ekonomik ve sosyal kutupların yer değiştirmesi gibi, belki. Hemen üstteki duyuruda, DN ‘smart frukost’ akıllı kahvaltı ile zuhur etti!

Bu gazete ile birlikte bir hamburger, bir kahve, bir de soğuk içecek toplam 39 kron. 10 lira yaklaşık. Bu gazetenin satışı bunun yarısı ki, 5 lira. Geriye kalanı siz hesap edin.

SvD ise abone avı peşinde koşuyor ve gazete tomarları dağıtıyor. Bedava gazete Metro, Stockholm’de en büyük olduğunu ilan etti. Birşey var! Teoriler bir yanda durur! Gerçek kendi mecrasında akar gider! Sonunda DN de açıklama yaptı. 'Den samlade upplagan för svenska dagstidningar backade med 3,6 procent under 2010.'

Toplam günlük İsveç gazeteleri, 2010 yılı içinde 3,6 oranında gerilediler. Bir önceki yıla göre geçen yıl 130.000 adet fark ortaya çıkıyor.

'Dagens Nyheter minskade 18.000 står nu pa exemplar, men tidningen står nu god ekonomisk grund, enligt chefredaktör och vd Gunilla Herlitz.'

Şef redaktör Gunilla Herlitz göre, DN 18.000 adet geriledi fakat gazete şimdi iyi bir ekonomik temeldedir. Ona göre uzun yıllar çok iyi giden SvD günlük tirajı geçen yıl her gün 4.100 adet düştü.

Akşam gazetelerinin durumu daha da zor ve bu habere göre İsveç'in en büyük gazetesi Aftonblodet her gün için 38.400 adet kaybetti. Onun rakibi Expressen adlı gazete, yine bu habere göre 286.500 adet satılıyor ve günlük tirajı 4.500 adet düştü.

İlan ve reklam gelirleri ile metro girişlerine bırakılan parasız gazeteler çağı başlamıştı ve fakat şimdi bunlar öne geçtiler bir numara olduklarını da aşağıdaki çift sütunla duyurdular.

Sevgi, içtenlik...

Tekin SonMez, 26 Şubat 2011, Stockholmİlk fotoğraf; Stockholm, Kraliyet Drama Tiyatrosu önünde kitap okuyan antik yontu...
Haber: Dagens Nyheter 25 Februari 2011, s.22

Fotoğraflar: Feryal Özkale Sönmez, Şubat 2011, Stockholm

7 Şubat 2011 Pazartesi

Målarnas målare har Zorn ofta kallats. Han är hundra femtio år nu.

Anders Zorn, 16 Şubat 1860’da doğdu. Bu ne demektir? O, doğum günü hesabıyla, Zorn 150 yaşında, demektir.

Nirengi noktası ise gelmiş geçmişlerin en iyilerinden bir resim dehasının yaşamı, sanat ile bugün de sürüyor demektir.

Ölümsüz, sözü yer alır konuşmalarda, kimi olaylar ya da kimilerinin dünyasal varlıkları için.

Değerli İzleyici,

Siyaset, sanat, kişileri olduğu gibi, inanç ve din açısından kimi durumları, olguları toplumlara onaylatan ve toplumları yönlendiren kişiler de ölümsüzlük zırhı ile donatılır.

Örnekse İsa/Jesus ve Buddha da bunlardandır. İnanç ve din açısından ölümsüzlük konusu her zaman her yerde vardır.

Tartışılmaz bir olgudur bu. Kaldı ki inanç tartışma konusu oluyorsa, orada yaşam alanları da tartışılıyor demektir.

İster Jesus, ister Buddha bu mavi gezegenin sonuna dek bazı insanlar için ölümsüzlükleriyle insanlığın bellek dağarında yaşayacaklar. Belki, insanlık başka gezegenlere de taşıyacak, götürecektir onların ölümsüzlüklerini.

Öte yandan, ölümsüz sözü sanat cephesinde çok az kişi için kullanılır. Ergiyen süre, akıp geçen yüzyıllar bir dönem ışıltı saçan kimi sanat okullarını da müzelik konuma ulaştırır.

Sanat okulları bir yanlarıyla, 'talep arz' yasalarına göre şekillenir ve sürer ve moda dalgalarına göre ilerler ya da bir süre için sahneden iner ve belki geçici olarak bellek siler.

Bu okullar yenilik adı ile yerlerini başka akımlara bırakırlar.

Genel açıdan sanat, akarsu yatakları gibi, böyle bir diyalektik gerçeklik yatağında, akar gider. Su kaynakları kuruyunca, su tükenince ırmak adı alan olgu da yok olur.

Sanat da böyledir! Işıltılı sanat okullarının en önde gelenleri de tek tek tozlu müze depolarında yer bulurlar yavaş yavaş.

Anders Zorn da sonuç olarak ‘naçiz vücudu’ ile doksan yıl önce dünyanın çilesini çekmekten kurtulmuş... Anders Zorn konusunda yaptığımız yayının bir nedeni de ortaya çıktı.

Zorn için gerçek yaşam olan, sanatı ile soluk alıp vermesi ise sürüyor. Bu nasıl oluyor, diye bir soru geldi!

Sanatın ölümsüzlüğü çok tartışılır! Ölümsüzlük tanırılara özgüdür, diyenler de vardır. Ne eksik ne fazla, sanatın ölümsüzlüğü, insanoğlunun ölümsüzlük sınırları kadardır.

Sevgi, içtenlik...

Tekin SonMez, 7 Şubat 2011, Stockholmİlk foto; Anders, i İstanbul 1886, efter tyfoidfebern.

İlk resim; Emma Zorn (1894) olja duk 128 x 87

ikinci resim; Kol Margit, 1901, olja, Nationalmuseum, Stockholm

Üçüncü resim; I Eldhuset, 1906, olja 120 x 90, Zornmuseum

Dördüncü ve son resim; Brödbaket (1889) olja

21 Ocak 2011 Cuma

Anders Zorns mästerliga akvarell ‘Sommarnöje klubbades för 26 milyoner, alla tiders svenska auktionsrekord.; Yirmi birinci yazı...

Sağ köşede bir resim var! Çağları aştı geldi orada duruyor! Yirmi adet resmin arasında en yüksek veren alıcıyı bulmuş! Nasıl olmuş?

Deniliyor ki; 'Det började som alla vet i våras då Anders Zorns mästerliga akvarell Sommarnöje klubbades för 26 milyoner, alla tiders svenska auktionsrekord.

'Världens äldsta auktionsbus, adlı bir firma duyuruyor ve diyor ki; İ böryan av 2010 kunde vi aldrig drömma om att vi skulle få förtroendet att sälja så många fantastisska konstverk vid våra kvalitetsauktioner.

Uzun sözün kısası; İsveç’te tüm zamanların rekorunu kıran Sommarnöje, 26 milyon krona sahibini bulmuş, deniliyor. Yüz yıl öncesi yapılan bir resim. Adı Sommarnöje, Yaz zevki! Suluboya ve 76x56 ölçüleriyle 1886 ile tarih almış.

Bu suluboya resmi klasik yapan, yüz otuz yıl sonra bile yüksekte tutan nedir? Durdukça üstüne değer koyan öğe, özellik neye dayanıyor? Yüz otuz yılda eskiyen, yok olan yüz binlerce değerli sanat eseri.. milyonlarca insan geride iz bırakmadan yitip giderken...

Dehşet bir silici, hatta kazıyıcı olan süre, an, yaşam nasıl oluyor da Sommarnöje adlı suluboya bir resme bugünkü inanılmaz değeri konduruyor.. düşünmeğe değer bir konu.

Değer, değerli gibi sözcükler tartışma kaldıran sözler! Kime neye göre o şey, o nesne, o insan değerli.. bu soruyu da getirir ardı sıra. Değer olmanın hangi ölçüte göre değer sayıldığı ortam da önemlidir. Bakın neler oluyor!

Bu resmi yüz otuz yıl sonra şaşılacak bir açık artırma ortamına getiren bir değer ölçütü var. Bu nedir? Salt birim olarak para mıdır?

İyi de bu resme 26 milyon kron veren insanın sanat alanında hiç mi değer ölçütü yok? Vardır!

Olmalı ki, o para 76x56 ölçütünde bu suluboya çalışmaya değer görülüyor. Daha önce de yazdım, hiç değişmeyecek ögeleriyle, resim sanatında çağları aşacak gizem burada, dedim. Soldaki resimlerde Sommarnöje ilk sırada yer almış.

Sonuç olarak geride kalan resimler, doğal yaşamı veren, betimleyen pastoral nesnelerle renklendirilmiş, der ve geçersiniz. Fakat bunu söylemekten sakının! Şöyle ki ünlü portre ressamı olmakla birlikte, resimleri son yıllarda sürekli gündem oluşturuyor ve hep önde duruyor.

Sakının çünkü.. nedeni var! Bakın! Doğal ortamı yansıtan bu resimler, o bakış açısı gerçekliği ile aşılamıyor da. Evet! Yüz otuz yıl sonra bugün aşılamıyor. Bunu, bu aşılamıyor olmayı nasıl açıklayacağız, bunu düşünüyorum şimdi.

Bakıyorum da.. antikacıların açık artırma sunumları onun adı ile açılıyor. Her zaman o önde ve en yüksek ödeme onun doğacı resimleri için yapılıyor, dedim geçen gün. Bu nasıl oluyor? Salt açık artırma alım satımı değil onu öne çıkaran öge. O resimlerin yüz otuz yıl sonra bile yaşıyor olması.. bir gerçeklik değil mi? O gerçeklik nedir? O gerçeklik o noktaya nasıl geldi?

Yapıcısının trajik yaşamı, yaşamındaki dramatik özellikler, skandallar sonucu mu oraya geldi? Bu ne demektir?

James Dean filmleri değil yaşamın sonu onu ölümsüzleşti.

Bakın Che Guavera ölüm trajedisi anılarda kaldı ve yaşıyor.

Neden modası geçmiyor! İşte paradoksal bir durum da bu!

Sevgi, içtenlik...

Tekin SonMez, 21 Ocak 2011, Stockholm

Sommarnöje 1886, akvarell,76 x 56

13 Ocak 2011 Perşembe

Zorn için Cezanne’nin;‘Bir göz fakat aman tanrım ne göz’ dediğini Claude Monet aktarıyor; Yirminci yazı

Resim sanatında farklı olan şey, öge nedir?

Görsellik, renk, folklorik ögelerin kullanımı gibi.. diyebiliriz ilk balışta.

Zorn sonuç olarak öteki ressamlar gibi görsellik ve renk peşinde koştu. Bu durumda, onu öteki ressamlardan ayıran özellik nedir? Zorn için Cezanne’nin;‘Bir göz fakat aman tanrım ne göz,’ dediğini Claude Monet aktarıyor, çevresine.

Değerli İzleyici,

Anders Leonard Zorn zorluklar içine doğdu ve zor olanı başardı. Fransa da doğup büyümüş olsa,Hollanda da, İtalya, İspanya, Almanya olsa tamam bu ülkelerden büyük ressamlar, sanatçılar çıktı, kolayından Zorn da bunlardan biri denirdi. Böyle değil işte.

Zorn, Stockholm, ya da Baltık’a kıyıları olan bir kent ressamı olsa yine bir gerekçe ile onu anlı şanlı bir kent ressamı olarak göreceklerdi. Kolayından büyük ustaların okullarına, dahilerin yanına alınacaktı. Böyle de olmadı!Zorn çok farklı bir yerden geldi. Denizlere kıyısı olmayan, dere, çay, akarsuların ortalarında küçük adalardan, orta İsveç’ten geldi. Irmak kültürünün yarattığı bir ressam o.

Vadileri var evet! Hızlı akarsuları yok! Kanyonlar yok! Huzur verici bir sükunetle akan sularda yıkanan kadınlar, çocuklar onun resimlerine doğayı tamamlayan birer motif, birer figür olarak yansıdı.

Doğanın içinde, doğal örtüyü yansılamak değildi onun işi.

İsveç’i dünya kulvarında öne çıkaran doğa figürlerindeki erotizm, Mora’nın, Dalarna’nın halk yaşam motifleriyle köylü kadınlarını özdeş bir ışık yağmuru gibi doladı renklere.

En büyük galerilere davet edildi.

Yaptığı portreleri, (National Portret Gallery, Washington D.S.) ünlü müzelerde izleyebilirsiniz.

Sevgi, içtenlik...
Tekin SonMez, 13 Ocak 2011, Stockholm

ilk resim; Mrs Frances Cleveland (1899) olja po duk 157 x 92 National Portret Gallery, Washington, D.C.

ikinci resim; Stockholm, (1881) akvarell, 23 x 29 Zornsamlingarna, Mora.

Üçüncü resim; Femme au Jupon Rouge(1894)olja 100x75

8 Ocak 2011 Cumartesi

Zorn, naturalistiska folklivsmotiv. Världsberömd porträttör ve Mora pek çok açıdan, İsveç tarihinde yer yapmış, Vasaloppet Mora'da; On dokuzuncu yazı

Mora da doğduğunu biliyoruz. Mora, yaklaşık 10 bin üzerinde kişinin yaşadığı ve Zorn müzesi ve atelyesi ile de turizm çekiciliği olan Dalarna’nın merkezinde en şirinlerinden bir belde.

İsveç’in ortalarında yeşil yamaçları ve vadileri ile de tanınan ve adını da ‘Dal’ dere(ler) yatağı ve akarsu vadileri gibi Dal-ar(çoğul)-na adı ile anılan (eski Sveland) bölgesinde.

“Dal-ö” ise, akarsuların yarattığı, ortaya aldığı ada. Zorn gezileri dışında kalan tüm yaşamını bu doğaya sığdırmış.

Üstteki 'Midnat' geceyarısı, adını taşıyan bu yağlı boya resmi (1891) salt bu bölgenin doğal örtüsüsnü değil, bu bölge insanını, kadın konumunu, şöyle ki yüz yirmi yıl öncesi İsveç kırsal alanında kadın nedir bunu da yansıtıyor.

Değerli İzleyici,

Dalarna ve Mora pek çok açıdan, İsveç tarihinde yer yapmış. İsveç’in bugünkü devlet kurucusu, Kral Gustav (1496- 1560) Vasa nın Norveç’e kaçış anısını simgeleyen ve 1922 den başlayarak her yıl Mart ayında yapılan ve on binlerce kişinin kayaklarla katıldığı, 90 klmlik ünlü ‘Vasaloppet’ de yine Dalarnada-Mora’dan çıkış yapar.Zorn tüm yaşamı boyunca adı Siljan olan bu akarsu oylumundaki bu bölgeye, bu akarsu ile oluşan adacıklara bağlı kaldı. Annesi (Mona)Grudd Anna bu bölgenin kızlarından. 'Brygg' denilen içki için (bira da var) bazı maddelerin öğütülmesi işleminde çalışan bir işçi.

Sevgi, içtenlik...
Tekin SonMez, 8 Ocak 2011 StockholmSiyah Beyaz foto; Zorn ortada, anne annesi önde oturuyor, annesi yanda (1885) Mora...
Midnatt, (1891), 69 x 1o3 Zornsamlingarna, Mora.

7 Ocak 2011 Cuma

Zorns far, den tyske bryggmästaren Johann Leonard Zorn, föddes 1831 i byn i tysklan, och 'Vart dagliga bröt..' Günlük ekmeğimiz...

Anders Zorn... Halk yaşam motifleriyle doğacı yağlıboya resimleri ile bugün geçmişten daha güçlü yaşamayı sürdüren bir ressam, yontucu, grafiker.

Salt müzayede, açık artırma alım satımları değil onu öne çıkaran konu. Onun resimlerini o noktaya getiren gerçeklik, resimlerinde yaşıyor ve hep yaşayacak, dedim önceki yazıda. Bu konuyu bir örnek işte.

Şöyle ki yazın sanatı bu duruma farklı bakar. Yazıla yazıla sivrilmiş diller bile elli yıl içinde değişik betimlemelerle evrilir.

Değerli İzleyici,

Yaşanan çağın değişen eğilimlerine göre klasik yazarlar aranmaz olur. Genç, yeni kuşaklar öncekilere bakmadan yeni akımlarla coşar ve koşar. Dil, kimi sözcükler silinir; sözcüklerin içsel anlamları boşalır, farklı bir iletişim kulvarı ile edebiyat da kulvar değiştirir. Resim sanatı böyle değil.Resim sanatı neden böyle değil? Üstteki resim 1886'da Mora/Dalarna/İsveç'de yapılmış. Zorn, anneannesini de resmin sağ köşesine kondurmuş. Resmin adı; Bizim günlük ekmeğimiz.*

Suluboya bir resmi klasik yapan, yüz yıl sonra yüksekte tutan nedir? Hiç değişmeyecek ögeleriyle, resim sanatında çağları aşacak gizem burada.

Halk yaşam motifleri, doğacı yağlıboya ve suluboya resimleri ile geçmişten daha güçlü yaşamayı sürdüren bir ressam, yontucu, grafiker. Anders Leonard Zorn bu anlamda en önde dipdiri, canlı ve güncel yıldızı ışıldıyor

Sevgi, içtenlik...
Tekin SonMez, 7 Ocak 2011 Stockholm

*Vart dagliga bröd, (1886) akvarel 68 x 102 Nationalmuseum Stockholm)

Zorn och C. Larson ingen svensk konstnär har efter dem nått sa stor internationall uppmärsemhet. Zorn ünlü portre ressamı (1860 –1920) Mora'da doğdu.

Doğa herşeyden öncedir. Zorn için resim sanatı işte böyle yaratıcı bir zevk olma konusunda örnektir.

Ressamların resssamı diyenler de var ona. Anders Zorn olmasa, İsveç doğası bu denli başarıyla tanıtılamayacaktı. Dünyaca ünlü portre ressamı olmakla birlikte, geride bıraktığı doğal yaşamı betimleyen resimleri ile son yıllarda sürekli gündem oluşturuyor ve hep önde duruyor.

Resim sanatı olduğu için, bugüne dek kimse yerini alamadı, denilebilir. Başka bir sanat olsa, örneğin ateşli bir sosyal kritik/eleştirmen olsa boşluğu doldurulamadı, denilebilirdi.

Resim sanatının, plastik sanatların kendi özellikleri içinde, öteki sanatlara oranla sanatçıya el veren bir olanak bu. Bir ressam kalite ile aşılamıyorsa, onun yeri boş kaldı ya da doldurulamıyor, denilemez. Neden? Modası geçmiş değil. Çağları aşan resim orada! Bir ressam çağları aşan ürünüyle yaşar, değil mi? Klasik olur ve hem de güncel açıdan yaşar bir resim.

Hem klasik olmak hem çağlarla yarışmak! Bunun gizemi ayrı bir konu. Zorn, güncel açıdan da yaşıyor çünkü onun resimleri bu anlamda bugünü de yaşıyor demektir.

Şöyle ki onun doğal ortamı yansıtan resimleri o bakış açısı gerçekliği ile aşılamıyor da.

Müzayede alım satımları, antikacıların açık artırma sunumları onun adı ile açılıyor. Her zaman o önde ve en yüksek ödeme onun doğacı resimleri için yapılıyor.

Salt müzayede, açık artırma alım satımı değil onu öne çıkaran öge. Onun resimlerini o noktaya getiren gerçeklik nedir? İşte o resimlerinde yaşıyor ve hep yaşayacak gibi görünüyor.

Sanatı ve özyaşamı üzerine kitaplar ve kataloglar ve albümler sayısız. Kendi özyaşamını da kaleme almış Zorn.

Bugünlerde onu biraz daha yakından tanıyacağız.

Sevgi, içtenlik...
Tekin SonMez, 7 Ocak 2011 Stockholm


üstte ilk resim; Mona (1898) yağlıboya tual, 1o8 x 82, Zornsamlingarna, Mora. Mona, annesi Grudd Anna.
resim iki; Anders Leonard Zorn, Enköping (1874)
resim; üç; Akademik elev (1877-78)
resim; dört;Anders Leonard Zorn, Enköping (1874) Zornsamlingarna, Mora.

Kaynak; ursprung; Anders Zorn,Text; Hans Henrik Brummer Sandler Mergel AbB, Norstedst, 1994