10 Haziran 2012 Pazar

İsveç Ulusal gününde, ulusal birlik yaratıcısı, Kral Gustav I, Gustav Vasa (1496 – 1560) olarak bilinir.

Stockholm ulusal gün şenliği ve Turnalar, zeybek dansı..  hemen iki gün arayla olanlar oldu. Şanslıyım! Bir rastlantı rüzgarı beni Stockholm’daki ulusal güne uçurdu.


Haftalar süren İzmir, Bursa, Kocaeli, Diyarbakır kitap yolculukları ve doğduğum kent Urfa’da ve yine İzmir ve Muğla, Köyceğiz’de bıraktığım düş yağmurlarıyla yorgundum.


Stockholm’a varışın ayırdına varmamıştım. Semt kütüphanesinin kapalı olduğunu gördüm. Yürüyüş yapmaya karar verdim.











İstanbul - Stockholm 10:40 uçağı için saat 05:30’da yataktan kalkış ve Sabiha Gökçen Hava alanı için Topkapı’dan Anadolu yakasına süren iki saatlik yol boyunca, İsveç Ulusal günü olduğunu da bilmiyordum. 
Zorlu haftaların verdiği son uçuş mutluluğu ile evime vardım. Bir de ne göreyim! Düğün dernek gibi, şenlik beni bekliyormuş meğer.

Ulusal gün de işte böyle olurmuş meğer! Güneşli günde, renk renk insan teni ile kutlanan bir şenlikti bu. Başka yerlerde farklı ve mahalli çalgılarla dansların yapıldığı törenler olurdu.
Fakat ben oralara gidemedim ve hemen evime yakın alanda yürüyüş yapmak için çıktığım parkta karşılaştım şenlikle. Bu parkı sizlere tanıtmak isterdim. Daha önce bu konuda önhazırlık da yapmıştım.
Arkada çiçekli koloni kulübeleriyle kente oksijen sağlayan ve kanallara açılan bir adanın kıyısdır burası.
İki yıl önce bu kıyılarda kuğu ailesinin fotoğraflarını da arşive aldım. Üstelik her yaz en az bir kez golf oynadığım alan burası.
 
Gördüğünüz gibi, elinde golf çubuğu, sırasını bekleyen oyuncu da orada. 

Anne ve babasından önce oynamış oyununu, sırasını bekliyor.

Şöyle ki tüm bu görüntü ulusal günde oldu.

İsveç Ulusal günü bugün evet.
 

Köyceğiz’de, daha üç gün önce izlediğim 
turna çağrışımlı harmandalı burada farklı  
 bir ulusal gün olarak karşıma çıktı. 

İsveç Ulusal günü ise şöyle. Kral Gustav I, Gustav Vasa (1496 – 1560) olarak da bilinir.  
Ulusal İsveç kimliğini bu kral Gustav I, vermiş ve devleti kurmuş.
Orta İsveç, Dalarna bölgesinin kralıymış.
O dönem feodal kent krallıkları varmış.


Birlik sağlamak için yaptığı savaşlardan sonra öteki kralları yenmiş ve bu topraklarda İsveç Devleti’ni kurmuş.
Bir anlamda Türkler’in Mustafa Kemal’i olarak beş yüz yıl önce doğmuş ve reform tasarımını dövüşe dövüşe gerçekleştirmiş.
Reformlarının en önemlisi kilise ile devlet konusu ve vergi düzeni olmuş.
Köylüler Gustav I’in getirdiği reformlara karşı başarısız ayaklanmalar yapmışlar.
O gün bugün bu devlet orada duruyor.  Ulusal gün şenlikleri de işte böyle...

Sevgi, içtenlik...

Tekin SonMez, 


10 Haziran 2012, Stockholm.
 

29 Şubat 2012 Çarşamba

İsveç Kralı Carl XVI Gustaf'ın bir torunu oldu. Tacın varisi Bayan Victoria’nın bir kızı oldu ve monarşi hayranları sarayın önünü doldurdu...

Krallar da kraliçeler de ilkin doğarlar, sonra ölürler...

Bazan bir konuda, bir olayda o tarihin sonu geliyormuş gibi bir etki alırız, bir duyguya kapılırız.

İsveç’te olun, nerede olursanız orada bu duygu başka başka konularda ve olaylarda gelir bulur kişiyi. Bireysel yaşam da böyledir. Aşağıdaki karede bulunan kız çocuğu, İsveç tahtının varisi Bayan Viktoria'dır. Bakın nereden nereye...

Böyle fotoğrafları görünce, birden yaşlandığınızı, eskisi gibi koşmak ve hızlı yürümek gibi fiziki edimlerin bireylik yaşanızın tarihinde sonu geliyormuş sezgisine varırsınız.

Çiğneme engelleri nedeniyle lokmalar zor yutulur, gözlük olmadan gazeteye bakılamaz ve sözcükler hızla değil tek tek pirinç taneleri gibi minnacık dokulur ağızdan.

Üstte izliyoruz. Bugünkü Kralımız Carl Gustaf da bir gün böyle (1946) doğmuş ve eski kral büyükbaba V Gustaf’ın kucağında ve o günün kralı babası VI Gustaf’ın (sağdaki) bakışları altında ve amca Gustaf Adolf’un ayakta durarak katıldığı törende kutsanmıştı. Geriye ne kaldı? Evet!


İsveç'de bir şeyler oldu, galiba. Tarih, hem kendi gündemini diyalektik olarak sürdürüyor hem de kimi bireylerin ve toplumlarun tarihlerini de sessizce usul usul hazırlıyor.

Sağdaki fotoğrafta monarşinin simgesi bugünkü Kral, o günkü genç Carl XVI Gustaf 1973’de taç giyme töreninde.


İlkin ne oldu? Bir sıralama yapalım. Monarşiyi sürdürmeye kararlı bir kesim İsveç halkı, saltanatın devamını sağlayacak Bayan Viktorya’nın ileride taç giyecek ilk çocuğu doğduğu için sokağa döküldüler.

Böye işte monarşiye hayranlıkla ve sadakatla bağlı bir kesim de var İsveç’de. Bu denli demokrasi aygıtlarından çok, birey olma sürecine, Avrupa’nın son vagonuna atlayarak giren İsveç tarihi, bununla birlikte monarşiyi sürdürme isteği ile dolup taşan bir kesimi de bağrında saklıyor, koruyor.

Nereye dek? Bilen yok! Fakat tarihin tekerleği o konuda bir gün duracak, tıpkı, çiğneme engelleri olan yaşlı bir insanın lokmaları yutma zorluğu gibi bir sendeleme ile bir nokta gelecek. Yaşamın eytişimi getirecek bunu ister istemez.
Tacın varisi Bayan Victoria’nın bir kızı oldu ve monarşi hayranları sarayın önünü doldurdu. Bu demektir ki topumsal tarihin tekerleği bir gün, bir yerde, birileri için, bireylik tarihininin tekerleğini de durduracaktır. Yaşayan görür.

Aslı şudur, bir yerlerde bir şey dururken bir şey de başlar...

Sevgi, içtenlik...

Tekin SonMez, 29 Şubat 2012, Stockholm