10 Temmuz 2009 Cuma

Nordiska Museet, İsveç kültür tarihi arşivleri; Dördüncü yazı

Geleneksel eğilimler eşliğinde on yedinci yüzyıldan günümüze İsveç kültür tarihinin renkli örnekleriyle yaşam ve çalışma hayatı Stockholm’de ‘Nordiska Museet’de sergileniyor. Bugün İsveç'in en büyük kültür tarihi zenginliğini sergileyen bu müzenin kuruluşunu Artur Hazelius 1872’de başlatmış. Çizimi, mimar Gustaf Clarson tarafından yapılmış ve yapının açılışı 1907’de olmuş.

Kuzey Rönesansı mimari üslubu ile dışa dönük büyüleyici yapının, içe dönük yüzünde, tavanla birleşen 24 m yükseklikte birbirine koşut ve dorukta birbirlerine tutunan gotik tarzı kubbeli sütunlarla, 126,5 m uzunluğunda, İsveç’in en büyük kapalı salonu burasıdır ve bu konumu ile salt bir kültür tarihi arşivi konutu değil; Nordiska Museet sergi, şenlik ve seçkin tören olanakları da sağlamaktadır.

Kent ve köy ev eşyaları, mobilya, masa, iskemle, mutfak takımları, tabak, kadeh, vazo türleri, yemek masası kültürü örnekleri, kırsaldaki konutlar, moda, geleneksel giysiler, süslemeler, takılar; evlenme törenlerinden cenaze törenlerine dek; devasa yapının sütun aralarına, gizli labirentmiş gibi içlere yerleştirilen galerilerde izlenebilirler.

Lapland/Sameland adı ile anılan Laponlarla ilgili fotoğraf sergisi ve bu azınlığın kültürel tarihini açıklayan bölümler de izlenebilir. Halk bellek birikimi arşivi ve kitaplığı ile tüm bilgi referanslarının da bulunduğu, sakin ve zarif bir çevre donanımı sunan müze, kitap ve gazete koleksiyonlarını da izleyicilere açabiliyor.

Ressamlığı bilinen ünlü romancı, piyes yazarı, simgesel tiyatro kurucusu August Strindbeg’in yağlı boya resimleri buradadır.

İnce ince yağan yağmura aldıramadan sokağa çıktık, Kultur Huset’in önünden kalkan ve o yöne giden 69 nolu otobüse bindik. Elçiliklere doğru yol alan otobüsü, Strandvegen’in sonundaki köprünün yanında terk ettik.

Köprü bir anda Paris’teki ünlü Katarina Köprüsünün minik bir kopyesi çağrışımı verdi. Köprünün üzerinde yürürken Nordiska Museet’in kubbesi, sağdaki yüksek ağaçların arasından göründü. Köprünün üzerinde geriye dönüp bakınca Strandvegen üzerindeki yapıları, sağ tarafa baktığınızda ilerideki Ulusal Sanat Müzesine dek, kanalı izleyebiliyorsunuz.

Nordiska Museet, sizi pembe çiçeklerle karşılıyor. Ana kapı merdivenlerini geride bırakarak ilerlemeden önce, bir masal sarayı görünümü ile merkezde yükselen kuleler, müzenin önündeki tanıtım panoları ilginizi çekiyor. Ayrıntılara fazla dalmadan 126,5 m uzunluğunda ve 24 m yüksekliğindeki büyüleyici büyük salona giriyorsunuz.

Bu salon, damıtık/rafine bir içsellik duyumu veren yalın zarafeti ile Avrupa’nın en ünlü katedralleri ile bir anda gözlerinizin önünde, doğaçtan bir boy ölçüşme havası yaratacaktır. Esin veren etkilerden arınmış ve bir bireşimle içsel yalınlık yaratılmış. Bu içsellik boy ölçüşmesinde, şaşalı biraz da abartılı gösterişle ortaya çıkan katedrallerin karşısında Nordiska Museet, kuzey sükunetini sunan yalın bir kimlikle, galerilerdeki kültür tarihi örneklerinden önce etkin narin güzellik duyumu verecektir.